'Resimlerimin içinde yaşıyorum'



İzleyici, Bahar Oganer'in resimlerinde olan biteni hep sırtı dönük genç kadının bakış açısından görüyor. İşin ilginci, giysilerinden gördüklerine kadar, o figür sanatçının ta kendisi.

Küçük bir kız düşünün; yaşıtları enerjilerini oradan oraya zıpalayarak tüketip, türlü yaramazlıklarla büyürken, bir köşede sessiz sedasız renkli dünyasının renklerini kâğıtlara döken. Her halde kimse sorma gereği duymamıştır ‘büyüyünce ne olacaksın kızım’ diye... O küçük kız şimdi ikinci kişisel resim sergisi ‘Kristal’le Nişantaşı Dirimart’ta.

Dokuz Eylül Üniversitesi Resim Bölümü mezunu ve aynı üniversitede yüksek lisansına devam eden Bahar Oganer’den bahsediyoruz. “İçinde yaşıyorum resimlerimin” dediği yapıtlarını görenler gerçekten de Oganer’in o tuvallere gizlediği ruhunu ve bedenini görebiliyor. Gizlediği diyoruz çünkü her tabloda farklı kompozisyonlarla yüzünü göstermeyen genç kadın ta kendisi. ilk sergisi ‘Rüya’yı 2008 Haziran’da yine Drimart’ta açan sanatçı, aslında İzmir’de yaşıyor. Hocaları ön ayak olmuş resimlerini İstanbul’a taşımasına. Neden İstanbul denildiğinde; “Sanat piyasasının merkezi istanbul, insanlara ulaşmak için burada bir şeyler yapmam gerekti,” diyerek açıklıyor.

Tuval üzerine akrilik kullanan Oganer, büyük ölçülerde ve kare formlarda çalışıyor tablolarını. “Bakıldığında düz boyama mı, makine işçiliği mi ayırt edilemeycek ölçüde temiz çalışıyorum, akrilik ve tuval benim için uygun malzeme. Kendimi kullanıyorum resimlerimde. Kadın figürü olması benim için önemli, her kadın olabilir ama kendimi kullanmak daha kolay” diyen Oganer, resimlerindeki sırtı dönük figürler kullanmasının nedenini “Figürlerimin sırtı dönük çünkü kendi izlediği alanı yani bakışını size hapsediyor. Siz onun izlediği yerden bakıyosunuz, bir kadrajda sıkışıyorsunuz” diye açıklıyor.

Fotoğrafı soyutluyor
Fotoğraf çıkışlı resimler yaptığını anlatan Oganer, “Fotoğrafı soyutlamayla dönüştürüyorum. Aslında çalışmalarımın temeli öğrencilik işlerim. Daha küçük boyuttaydılar ama yetmiyor; daha büyük tuvaller daha büyük paneller. Büyüdükçe hem ben tatmin oluyorum hem de sanatsal açıdan daha etkili oluduğunu düşünüyorum. Zaman içinde tabii ki değişicektir bu görüşler ve istekler” diyor.

Oganer, eserlerini ve yapılış süreçlerini ise “Resimlerimi yaparkan önce dekor ve kostüm hazırlığı yapıyorum sonra kompozisyon. Fotoğrafları da eşim çekiyor. 100-150 kadar fotoğraf arasından seçim yapıyoruz. Sonra da projeksiyonla yansıtıp sınırlarını çizerek resmime başlıyorum. Renkleri kompozisyonla uyumlu bir şekilde değiştiriyorum, o an canım nasıl isterse. Tablolarım tamamen yaşam tarzımı anlatıyor. İçlerinde yaşıyorum, resimlerdeki figür benim. Onlar benim kıyafetlerim, malzemelerim, kurgularım. Çok fazla dolaşıyorum, topluyorum, çiziyorum, yerleştiriyorum yani çekilen fotoğraflar tesadüf değil hepsini hazırlıyorum. Renklerin daha canlı olabilmesi içinde özel bir dekorasyon malzemesi kollanıyorum. Renk ve desen kaygım hiçbir zaman olmadı” sözleriyle anlatıyor.

Tuvaller cıvıl cıvıl, rengârenk ama kristal bunun neresinde? Tabii ki renklerinde. Kristali ışığa tutunca yansıttığı renklerden alıyor ismini sergi. ‘Rüya’yla ‘Kristal’in farklarını mekân ve boyut olarak özetleyen sanatçının bir buçuk yılda hazırladığı dokuz adet eseri mekân duvarlarını süslüyor. “İleride tablolarım daha da büyüyebilir, yavaş yavaş yüz de görünebilir,” diyerek bir sonraki sergisi için ipuçları veren Bahar Oganer’in işleri 10 Ocak’a kadar Dirimart’ta görülebilecek.

CEREN AKARDAŞ

0 yorum:

Yorum Gönder